1 Şubat 2012 Çarşamba

Akıntıya karşı kürek çeken adam

Beni bir kayığa oturttular, ne zamandı, bilmiyorum artık. Beni tanımadığım bir sahilden uzaklaştırdılar, karşı kıyıya yönelttiler. Kürekleri cahil birinin eline verip, beni yanlız bıraktılar. Küreklerle elimden geldiği kadar uğraştım ve ilerledim. Ama ben açıldıkça beni oradan uzaklaştıran akıntı da şiddetleniyordu. Hedeften uzaklaşıyordum. Ve benim gibi akıntıya kapılan kürekçilere daha sık rastlar oldum. Bazıları durmadan kürek çekiyordu, bazıları ise kürekleri fırlatıp atmıştı. Koca kayıklar, dev gibi gemiler insan oldu. Bir kısmı akıntıya karşı çabalıyordu, bir kısmı kendini ona bırakmıştı. Ve ilerledikçei akıntının aşağılarındaki yolcuların ardından bakarken, bana gösterilen yönü unuttum. Tam akıntının ortasında, aşağı doğru giden kayık ve gemilerin sıkışıklığında yönümü iyice kaybettim ve küreği elden düşürdüm. Her taraftan tayfalar, neşeli zafer çığlıklarıyla yelkenliler ve kürekli kayıklarla önümden geçiyor, akıntıdan aşağılara gidiyorlar, bana ve aralarında "başka bir yön olamaz" diye teminat veriyorlardı. Ben de onlara inanıyordum ve onlarla birlikte ilerliyordum. Ve epyce uzaklara taşındım, öyle uzaklara ki, içlerinde yolumu şaşırdığım hızlı akıntıların gürültüsünü duydum ve kayıkların orada nasıl parçalandığını gördüm. Ve kendime geldim. Uuzun süre, bana ne olduğunu anlayamadım. Önümde yalnızca koşar adım yaklaştığım ve korktuğum yok oluşu görüyordum; hiçbir yerde kurtuluş göremiyordum. Ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. O zaman geriye baktım ve sayısız kayıklar gördüm: Durmadan ve inatla akıntıyı geçiyorlardı. Kıyıyı, kürekleri ve yönü hatırladım. Geriye doğru akıntıya ters istikamette kıyıya doğru kürek çekmeye başladım.

Kıyı Tanrı'ydı, yön gelenek, kürekler bana verilen özgürlük; kıyıya ulaşmaya çabalayayım, Tanrı ile birleşeyim diye.

İTİRAFLARIM - Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder